Blog

Büyük Resmi Görmek mi? Gerçekten mi?

Büyük Resmi Görmek mi? Gerçekten mi?

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on whatsapp

Büyük resmi görebilmek, iddialı bir söz, ama gerçekten holistik düşünebilme ve dinamikleri bütüncül olarak kavramayı ifade edebiliyor mu? Yani bir resmin bütününü gördüğümüzde, örneğin bu bir şirket olsun, etkili kararları vermek için yeterli olacak mı? Ya da en azından doğru analizler yapabilecek miyiz? Sorguladığım karar vericinin yetkinliği değil, sorguladığım konu resim benzetmesi. Bir şirketin dinamiklerini ifade edebilmek için bu benzetmenin ne kadar yeterli olduğu.

Bir grup deneğe önce taş atan bir insan daha sonra koşan bir köpek resmi gösterildiğinde, köpeğin taştan kaçtığı sonucunu çıkartabiliyor. Başka bir grup deneğe ise aynı resimler tam ters sırada gösterildiğinde, insanın kendisine saldıran bir köpeği uzaklaştırmak için taş attığını düşünüyor. Yani beynimiz aslında veriyi zaman boyutunu da dikkate alarak işliyor. Bu çok doğal çünkü hayat bir resim değil. Zamanın sabitlenmesi ile oluşturulan görsel bir sanat eseri olabilir ama hayatı olduğu gibi yansıtmaz. Ya da şimdilik en azından resimlerin zaman boyutunu bakan kişinin hayal gücüne bıraktığı konusunda hemfikir olabiliriz.

Belki o zaman ihtiyacımız olan bir resim değil bir film. Kavramımız da büyük filmi görmek. Hemfikirseniz ben de size GDO’lu patlamış mısır ısmarlayayım afiyet olsun. Bir ekrana bakıp hayatı anlayabileceğimizi düşünmek nasıl bir ilüzyon? Hayatı seyretmek deyimini duyduğumuzda bunun aynı zamanda hayatı yaşamamak anlamına da geldiğini hissederiz. Hayatın kontrolünün elimizde olmadığı mesajını verir bu deyim. İyi bir his değil. Fırtınaya yakalanan bir geminin kaptanı denize film seyreder gibi bakmaz, GDO’lu patlamış mısırını yiyip heyecanla geminin akıbetinin ne olacağını merak etmez. Totem yapıp gemisinin kurtulacağını ümit ederek zamanını geçirmez. Neden? Çünkü dağıtılan kartları seçme şansı olmasa da bu kartlarla nasıl oynayacağına karar verme özgürlüğü vardır. Nasıl oynayacağına? Oynayacağına? Oynamak… Oyun. Aradığımız kavram bu olabilir mi?

Resimler ve filmler, her ikisi de şirketleri yönetmek için ihtiyaç duyduğumuz algı seviyesini tam olarak açıklayamıyor. Resimler biz sistem düşünürlerinin değişimler üzerinden düşünebilme dediğimiz kavramı kapsamıyor. Filmler ise senaryonun nasıl gelişeceği üzerinde etkimizin olmadığı şeyler. Yazılan senaryoyu okumakla yetinen şirketlerin geleceği kendi ellerinde değildir. Daha başarılı olanları senaryo planlaması yapar. Aslında onlar da aynı kaptan gibi bir oyun oynarlar: ciddi bir oyun.

Oyun oynamak çok doğaldır ve biliriz ki çocukken eğer ebeveynlerimiz bize kendimizi geliştirebileceğimiz oyunlar sunmuşlarsa şanslıyızdır. Her oyun bir şeyler öğretir, kimi faydalı olanları, kimi pek faydalı olmayanları, kimi iyi şeyleri kimi de kötüleri. Peki iş hayatında sürdürülebilir başarılar elde etmemize nasıl oyunlar katkı sağlar? Etkili olanları aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:

  • Belli durumlarda karşılaşılan ve aslında kitaptan okunarak da öğrenebilecek, daha doğrusu ezberlenebilecek çözümleri değil düşünme becerisini geliştirmek üzere tasarlanmalıdırlar.
  • Katılımcıları edindikleri tecrübeyi kendi özel durumlarına uyarlayabilecek seviyeye getirmelidir. Hap çözümler sunmamalıdır. Bir başka deyişle balık vermemeli, balık tutmayı öğretmelidir .
  • Öğrenme ve gelişim döngüsünü sağlayan geri besleme süreci teorinin ötesinde olmalıdır, yaşanan duruma ve kişiye ya da ekibe uyarlanmış olmalıdır.
  • Liderlikle ilgili hiç bir bilgi reaktif olun demezken bir zahmet iş simülasyonunda da katılımcılar proaktif stratejiler geliştirmeyi öğrenebilmelidirler. Yani katılımcıların sadece dışsal değişimlere tepki vermeleri gerekmemelidir. Ekipler sanal şirketlerini yönetirken içinde bulundukları sistemden etkilenen ve aynı zamanda bu sistemi belli sınırlarda etkileyebilen konumda olmalıdır, bir başka deyişle döngüselliği içeren mikro dünyalar içerisinde yer almalıdır.
  • Aynı simülasyon tekrar tekrar oynandığında her zaman için geçerli basit çözümlerle başarıya ulaşmak mümkün olmamalıdır. Bunun yerine, stratejileri birbirleri ile tutarlı olduktan sonra katılımcıların başarıya ulaşabilecekleri farklı yolları keşfedebilmelerine olanak sağlamalıdır. Dolayısıyla kaç kere oynamış olursa olsun internete cheat sheet’inin düşemiyor olması lazımdır.
BIG GAME

Büyük Resmi Görmenin Ötesi

Nasıl pilotlar uçmadan önce uçuş simülasyonları ile becerilerini geliştiriyorlarsa, yöneticiler de simüle edilmiş bir gerçeklik içerisinde sanal şirketleri yönetip stratejik düşünme becerilerini geliştirebilirler. Bilgisayarlı İş Simülasyonları ciddi oyunlardır. Bu nedenle ‘Big Picture’ benzetmesi yerine oyunlu bir benzetmenin daha doğru olacağını düşünüyorum: Big Game. Hala oynamadıysanız, oynayanlara sorabilirsiniz ya da uzmanlarımızla iletişime geçerseniz, aklınıza takılan tüm sorulara yanıt verebilirler.

Dr. Erden B. Akkavuk

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on whatsapp