Blog

Winter is Covid
Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on whatsapp

Kış yaklaştıkça yeni hasta sayıları artıyor. Bekleniyor muydu? Evet. Tüm insanlık olarak düşünme şeklimizle şaka gibiyiz. Neleri tartışıyoruz? Acaba uzaktan çalışma mı daha iyi ofise mi gitmek lazım? Okulları açsak mı açmasak mı? Şu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak? Efendim sarımsaklayın daha besleyici oluyor ama saklamayın hemen tüketin.

Problemlere cehaletle mi yaklaşıyoruz, geçmişin ezber bilgileriyle mi yoksa bilginin yanında düşünme becerimizle mi? Bunu belirlememiz lazım. İlk başlarda cehaletle yaklaşanlar daha fazlaydı. Hatta gelişmiş dediğimiz ülkelerde bile hastalığın tüm dünyada yaratabileceği hasarı hafife alan liderler gördük. Daha sonra izolasyonla izole olmamak arasında gidip durduk. Çok izole olursak bunun aslında hem psikolojik problemlere hem de uzun vadede başka hastalıklara sebep olabileceğini düşünmeye başladık. Ayrıca bir yandan da bunun yaratacağı ekonomik problemleri düşündük. Peki sonuçta ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Bazıları şarap içer ve “şeyleri” bilir, bazıları da “hiçbir şey” bilmez. Jon Snow’dan Tyrion Lannister’a kadar bir skala üzerinde acaba ne yapmamız gerektiğini ne kadar biliyoruz?

Aslında olay bilmek de değil, tecrübelerimiz üzerinde düşünmek, onları anlamlandırmak ve öğrenmek. Onun için size daha farklı bir perspektif göstermek istiyorum: biraz düşünme becerilerine odaklanalım diyorum. Zaten 7th Science olarak amaçlarımızın bir tanesi de topluma bu konuda bir katma değer sağlamak. Sarımsaklı yoğurt örneği de güzel ama uzaktan çalışma örneği üzerinden gidip bir egzersiz yapalım.

Soru şuydu: Uzaktan çalışma iyi midir değil midir? Burada sıkıntı aslında soruda çünkü soru bu şekilde olduğunda düşünme şeklimizi sınırlandırıyor. Belki bazı durumlarda iyi bazı durumlarda o kadar da iyi değildir. O zaman düşünme şeklimizi bir üst seviyeye çıkartalım: veriyi sınıflandıralım ve işin içinden çıkalım. Örneğin duyguların karşı tarafa geçirilmesine ihtiyaç duyduğumuzda online iletişim yerine, aynı ortamda bulunmanın daha etkili olduğunu biliyoruz. Yaptığımız işleri diğerleri ile etkileşime ihtiyaç duyduklarımız ve duymadıklarımız olarak ayırıp uzaktan çalışmayı tercih edip etmeyeceğimiz işleri belirleyebiliriz.

Ancak bu da yeterli değil ve bunun da ötesi var çünkü bu bakış açısı her koşulda geçerli kesin bir doğru vardır saplantısında olmamakla birlikte, yine de kesikli bir düşünme şekli. Ne kadar etkileşime ihtiyacımız var demiyor, var mı yok mu diye veriyi iki gruba ayırıyor. Ayrıca diğer değişkenlerin etkilerine bakmıyor. Örneğin konuştuğumuz iş stratejik hedeflerimiz açısından ne kadar önemli diye bakmıyor. Başka değişkenler de ekleyebiliriz ancak konuyu çabucak bağlayabilmek için bunlarla sınırlı tutacağım: etkileşim ihtiyacı, stratejik önem. İşler sadece bu iki değişkenle bile bayağı karmaşıklaşıyor. Stratejik olarak önemi ne kadar az olmalı ki etkileşim ihtiyacı belli bir seviyede olan işi uzaktan yapmayı tercih edelim? Konunun temeli aslında bu kadar, ancak gerçek sayılar üzerinden aralarındaki ilişki karmaşık olan değişkenleri birlikte dinamik olarak optimize etmek kolay değil. Pratik yapmak gerekiyor. İşte Tech&Touch Simülasyonlarımız da tam bu iş için. Daha fazla kişinin oynamasını istiyoruz, daha fazla kişinin stratejik düşünme becerilerini arttırmasına katkı sağlamak istiyoruz çünkü şunu görüyoruz ki bizi nereye götürdüğünü öncesinde hesap etmediğimiz medeniyetimiz aynı yedi sezon büyük keyifle izlediğimiz Game of Thrones gibi. Sonu düşünülmeden yazılmış bir senaryo. Eğer kararlarımızın sonuçlarının bizi nereye götürdüğünü anlamadan medeniyetimizin sekizinci sezonunu da aceleyle yazarsak bizim finalimiz de Game of Thrones’un finali gibi anlamsız olacak.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on whatsapp