Hani bazı köpekler, bazı kediler vardır ya, gelir başını koyar. Sanki anlar içinizdeki fırtınayı, dindirmek için yapar. Onların dinginliği çok iyi gelir insana. Tabi anlayana, onu hissedebilene; yoksa herkes sevmez, anlamaz kedileri, köpekleri… Ama bir kere hissedince de çok değişik dünyalara götürür sizi. Yeter ki onların dünyasında bir süre için de olabilsek. Sanki bir köpek veya bir kedinin gözünden bakabilsek; ki mizaç olarak çok farklı olsalar da biz insanlar kadar gürültücü değiller. Aklımızda farklı yer etmiş olabilir ama çoğu zaman hiç konuşmazlar. Çok kısa zaman aralıklarıyla hem çocuk hem de yetişkin olabilirler. Bu bana bizden daha gelişmiş olduklarını düşündürür, içindeki çocuğu hiç kaybetmeyen biri gibi. Bol bol gözlemleyerek onlardaki bilgeliği anlamaya, içselleştirmeye çalışırım. Sabah uyanınca gerinmelerini, oradan oraya koşuşturmalarını, sonra bir şeyler yedikten sonra biraz da güneş bulmuşlarsa şöyle yayılıp güneşe yine uyuklamalarını pek severim. Sadece güneşte uyuklayarak bütün günü geçirirken, duyduğu bir sesle birden harekete geçmelerine, ya da sesin bir tehlike olmadığını anlayınca gözlerini hemen kapatıp uyuklamaya devam etmelerini de pek severim. Kısaca canları severim.